KARABÜK’ÜN İÇİNE ETTİNİZ
Bir kavşak yaptınız;
Harikalar yaratmış gibi şehrin içine ettiniz.
“Karabük’ün girişinde trafik rahatlayacak” dediniz;
Trafiğin içine ettiniz.
“Kesintisiz trafik olacak” dediniz;
Sürücülerin çilesine çile eklediniz.
“Battı – Çıktı olacak” dediniz;
Bi batırdınız bir daha çıkarmadınız.
“Şehrin girişi güzelleşecek” dediniz;
Ucube yarattınız.
“Trafik yağ gibi akacak” dediniz;
İçinden çıkılamaz labirent haline dönüştürdünüz.
“Şu gün bitecek, bugün bitecek, şu ay bitecek” dediniz;
Vatandaştaki umutları tükettiniz.
“Güzel şeyler sabırla olur” dediniz;
Araç sahiplerini sanayi sitelerine abone ettiniz.
“Şehre düzen gelecek” dediniz;
Şehri içinden çıkılmaz hale getirdiniz.
Dünyadaki tüm yerel yönetimler arazi üretirken, sizler mevcut arazileri satıp;
Doğru dürüst ‘kavşak’ yapılmasını engellediniz.
Şehri dışa doğru büyütemeyip;
Merkeze hapis ettiniz.
Nihayetinde;
Yeryüzünde bir örneği daha olmayan projelerle,
Karabük’ün içine ettiniz.
★★★
Karabük’ün içine ettiniz, etmesine de;
Sit alanı tarihi Bulak Köyünden ne istediniz?
Ölüyü, diriyi bıraktınız da;
Tarlasına mı göz diktiniz?
12 katlı imar izni verdiniz;
Bulak köyünün de içine ettiniz.
★★★
Bu kavşak projesinden önce şehir içi trafik iki ana koldan boşalırdı şehir dışına. Biri il Müftülüğünün karşısından, Adliye binasının yanından Kardemir Kavşağına bağlanan güzergâh, diğeri de Kemal Güneş Caddesi ile İnönü (Ankara) caddesinin birleştiği yer olan Balıkpazarı mevkiinden yine Kardemir Kavşağına idi.
Oysa şimdi..?
‘Kardemir Kavşağındaki trafiği rahatlatacağım‘ derken şehir içindeki trafiğin içine ettiniz.
İl Müftülüğünün önünden, Adliye binasının yanından kavşağa gelip şehirden çıkacak olan araçları şehir içine yönlendirdiniz.
Zaten şehir içi trafik keşmekeş olmuş;
Araçların rastgele park edildiği, trafik kurallarının hiçe sayıldığı, kimsenin kimseye saygısının kalmadığı, park yasaklarının dikkate alınmadığı, trafiğin bir türlü akmadığı şehrin iç trafiğini daha da içinden çıkılmaz hale getirdiniz.
Akmayan şehir içi trafik, artık hiç akmaz oldu.
Şehrin trafiğinin içine ettiniz.
★★★
1915 Çanakkale Köprüsü yapılırken vatandaşlar, “nasıl yapacaklar bu köprüyü? Mesafeye bakar mısın, ne kadar uzun” diye şaşkınlıklarını dile getirmişti.
Vatandaşların bu çelişkisine de dönemin Yüksek Mühendisleri, “Merak etmeyin; İnşaat konusunda en tecrübeli ve bilgili olan Japonya’dan yüzlerce uzman ve mühendis bir araya gelip hesabını kitabını yaparak projelendirdiler köprüyü” diye cevap vermişti.
O gün, vatandaşa bu cevabı veren Yüksek Mühendisler, bugünkü Kardemir Kavşak Projesini görselerdi ne derlerdi acaba?
Sözlerine yine, “Merak etmeyin; İnşaat konusunda en tecrübeli ve bilgili olan yüzlerce uzman ve mühendis bir araya gelip…” cümlesiyle mi başlarlardı acaba?
★★★
‘Japonya‘ deyince, duyduğumda çok güldüğüm bir fıkra geldi aklıma.
Onu anlatayım sizlere.
Okuduğunuzda bu ucube projeler hakkında sizlere de bir çağrışım yapacaktır büyük ihtimalle.
Yeni yeni gelişmekte olan ülkenin birinde yöneticiler otomobil üretmeye karar vermişler ama, otomobil yapabilecek bilgileri ve kalifiye elemanları yokmuş.
“Bu bilgiye nasıl sahip olabiliriz” diye düşünüp taşınmışlar ve en ileri teknoloji ile bilgiye sahip Japonya’da bir otomobil fabrikasını ziyaret edip oradan bilgi almaya karar vermişler.
Gerekli yazışmaların ardından bir otomobil fabrikasından davet almışlar.
Onlarca uzmandan oluşan ekip, büyük bir sevinçle atlayıp uçağa ver elini Japonya yapmışlar.
Araba fabrikasına gitmişler.
Fabrikanın her bölümünü, üretim safhasındaki her aşamayı günlerce inceleyip detaylı bilgiler almışlar. En son finiş bölümü olan ‘araç test’ bölümüne gelmişler.
Ortada üretimden yeni çıkmış bir test aracı ve içinde bir kedi.
Merak etmişler, dönüp oradaki uzmana sormuşlar, “Arabayı anladık; test aracı da, içindeki kediyi anlamadık. Ne bu?“
Japon uzman cevaplamış, “Test kedisi efendim bu.“
Alınan cevap karşısında şaşkınlıkla birbirlerine bakıp, “Nasıl yani” der gibi kafalarını sallayınca, Japon uzman hemen araya girip açıklamış;
“Efendim, biz kediyi akşamdan test aracının içine bırakırız. Sabah geldiğimizde kedi aracın içinde hala yaşıyorsa ‘araçta bir hata var, bir yerlerden hava alıyor’ deriz ve o hatayı bulmaya çalışırız. Şayet kedi öldüyse ‘araçta hiçbir hata yok’ deyip üretime güvenle devam ederiz“
Bu cevabı alan ekip, “vay be, adamlar ne kadar akıllı. Kırk yıl düşünsek aklımıza gelmezdi” diye birbirleriyle konuşmuşlar.
İncelemeler bitince ülkelerine dönüp araba fabrikasını kurmaya girişmişler.
Özverili ve azimli bir çalışmanın sonunda kurdukları fabrika üretime geçmiş ve hayallerindeki otomobili üretmeyi başarmışlar.
Aradan yıllar geçmiş.
Bir gün fabrikaya Uganda’dan, “ülkemizde otomobil üretmek için fabrikanızda inceleme yapmak istiyoruz, izniniz olur mu?” diye davet isteği gelmiş.
Çok sevinmişler.
Kendilerinin de bir zamanlar aynı isteği Japonya’dan talep ettiklerini hatırlayıp,
“bakın, kısa zamanda ne kadar yol almışız. Bir zamanlar biz başka ülkelerden bilgi almaya çalışıyorduk, şimdi başka ülkeler bizden bilgi almaya çalışıyorlar. Nerden nereye…” demişler ve gerekli izni verip Uganda heyetini fabrikalarına davet etmişler.
Fabrikalarına gelen Uganda heyeti, tıpkı bir zamanlar kendilerinin yaptığı gibi fabrikanın her bölümünü, üretim safhasındaki her aşamayı günlerce inceleyip detaylı bilgiler almışlar.
En son finiş bölümü olan araç test bölümüne gelmişler.
Ortada üretimden yeni çıkmış bir test aracı ve içinde bir kedi.
Merak etmiş Uganda heyeti, dönüp oradaki uzmana sormuşlar, “arabayı anladık da içindeki kediyi bir türlü anlayamadık. Ne bu?“
Üretim sorumlusu uzman cevaplamış, “Test kedisi efendim bu.“
Alınan cevap karşısında daha da şaşıran Uganda heyeti şaşkınlıkla birbirlerine bakıp, “Nasıl yani” der gibi kafalarını sallayınca uzman hemen araya girip açıklamış;
“Efendim biz kediyi akşamdan test aracının içine bırakırız. Sabah geldiğimizde kedi aracın içindeyse ‘araçta hiçbir hata yok’ deyip üretime güvenle devam ederiz. Şayet kedi aracın içinde yoksa ‘araçta bir hata var, bir yerlerde açıklık var; hava alıyor ki kedi kaçmış‘ deriz ve o hatayı bulmaya çalışırız.“
Galiba Karabük’e layık görülen projelerde böyle…