Yıkama – Yağlama
Yıkama – Yağlama
1998…
Karabük için yıkımların, sellerin, acıların en dolu yaşandığı yıl.
Mayıs ayının sonlarına doğru günlerce süren yoğun yağmura yüksek kesimlerde eriyen karların da suyu eklenince Araç ve Soğanlı Çayları sanki Manavgat Şelalesi oldu.
Yatağına sığamamış, inadına şehrin merkezinden akıyordu.
Sadece onlar mı?
Esentepe, Cevizlidere tarafından gelen, işesen taşacak dereler birer çağlayan olmuş, Araç çayını kavuşmak için deli gibi coşup akıyordu.
Öyle yüksek bir debiyle akıyordu ki önlerine ne çıkarsa sürükleyip götürüyordu.
Kütüklerle tıkanan köprü ayakları yüzünden Karabük çukuru, neredeyse Karabük gölüne dönüşüyordu.
Yatağı göl haline dönen dereler Atatürk Bulvarı, Otogar, Valilik binası, Ankara Caddesi, Bağessan Sanayi Sitesi üzerinden akıyordu artık.
Çayan mahallesi yok olmuş, Soğuksu’nun çukurdaki evleri sular altında kalmıştı.
Yollar çökmüş, Karabük’ün tüm bağlantıları kesilmişti.
Çok acı günlerdi, çok…
★★★
Tüm bunlar yaşanırken bir önemli olay daha vardı Karabük için.
18 Nisan 1999 tarihinde yapılacak Belediye seçimleri…
27 Mart 1994’da ilk defa Refah Partisinde Belediye Başkanı seçilen, daha sonra Doğru Yol Partisine (DYP) geçen Enver Tümen, “ilk defa ikinci kez” sloganıyla tekrar Belediye Başkanı seçilmek istiyordu.
Bugüne kadar hiç olmamıştı. Kimse üst üste iki dönem Başkanlık yapamamıştı.
‘İlk‘i gerçekleştirmeyi çok istiyordu ama, diğer bir önemi daha vardı bu seçimlerin;
İlçe iken İl statüsüne geçen Karabük’ün seçilen ilk ‘İL Belediye Başkanı‘ olacaktı.
1994 seçimlerini kazanan Enver Tümen, Karabük’ün yetersiz kalan alt yapısını düzeltmek için yatırımlar yaptı. Tabii bu yatırımlar halka hiç bir zaman şirin gözükmedi. Delinen yollar, sökülen asfaltlar, köstebek yuvasına dönmüş kaldırımlar, yağmurlarda çamur deryasına dönen mahalleler halkta pek olumlu bir hava yaratmamıştı.
Seçmeni tekrar kendi tarafına çekecek bir şeyler yapmalıydı.
İl statüsüne dönen Karabük için yapılması gereken bir şeyler olmalıydı. Göze hoş görünmeyen yerlerin değiştirilmesi, daha güzel bir görüntüye kavuşması gerekiyordu.
Bir ile yakışan güzellikte olmalıydı.
Şehir dışından gelen o eseri gördüğünde Karabük için iyi şeyler düşünmeliydi.
★★★
OTOGAR…
Tek katlı baraka şeklindeki otogar bir ile hiç yakışmıyordu. Modern bir otogar olmalıydı ama pek zamanı da yoktu. Çok hızlı hareket etmesi gerekiyordu.
Mevcut otogarı yıkıp yenisini yapmak için arazi yetersiz kalıyordu, yetmiyordu. İlave alanlar gerekliydi. Çok değildi ama otobüslerin çıkışı için şarttı.
Önce kendi yerlerine yöneldiler. Otogarın hemen yanında benzin istasyonu vardı ve bu yer Belediyeye aitti. Araziyi kişiye kiraya vermişler, O da üzerine Hamit Çepni Petrol Ofisi adı altında istasyon kurmuş akaryakıt satıyordu.
Hemen gerekli projeler hazırlandı ve resmi yazıyla araziyi boşaltıp Belediyeye iade etmelerini istedi.
Kıyametler koptu.
★★★
Doğru Yol Partisinin Karabük’te bazı ağır topları vardı o zamanlar. En tepeyle samimi ilişkileri olan. “dediğim dedik, astığım astık” cinsinden.
Doğru Yol Partisinin kurucusu, Genel Başkanlığını yapmış, Türkiye siyasi tarihinde onlarca yıldır en etkin roller oynamış Süleyman Demirel o dönemde Cumhurbaşkanıydı.
Belediye Başkanı ise Doğru Yol Partisinden.
Akaryakıt istasyonu sahibi Hamit Çepni ise Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile (tabir-i caiz ise) neredeyse kanka.
Hemen devreye sokar.
Enver Tümen’in kulağının çekilmesini sağlayıp projenin değişmesini ister.
Enver Tümen, ilk etapta projede fazla bir değişiklik yapmadan akaryakıt istasyonunun kalmasını, sadece yan tarafında açık alanda bulunan yıkama – yağlama bölümünün yıkılarak otobüs yolu olmasını ister.
Arkasına koskoca T.C Cumhurbaşkanı Demirel’i almış, Doğru Yol Partisinde etkili istasyon sahibi Hamit Çepni şiddetle karşı çıkar.
Yıktırmaz yıkama – yağlama kısmını.
Öneride bulunur;
“Arka tarafta bijon fabrikası var. Yeri Kardemir’in. Kiralık duruyor orada. Orayı istimlak et. Hem bu sayede daha büyük bir otogar alanına sahip olursun, hem de bize dokunmamış olursun” der.
Çaresizdir Enver Tümen.
Öneriyi yapmak zorunda kalır.
Karşı çıkanlara ise “gücüm yetmiyor” itirafında bulunur.
★★★
Koçsa Bijon ve Makine Sanayi
1978 yılında şimdiki otogarın yan tarafında, akaryakıt istasyonunun 50 metre arkasında (o dönemde) Karabük Demir Çelik Fabrikalarına ait mezbelelik haldeki boş arazinin bir kısmını kiralar. Şehrin o zamanki görüntüsüne yakışacak bir bina inşa eder ve Türkiye’nin ilk entegre tesisi olarak bijon üretimine başlar.
Kaliteli hammaddelerle, ince işçilikle, hassas ölçümlerle gerçekleştirdiği üretimi ile hemen dikkatleri üzerine çeker.
İhracatçı firmaların göz bebeği haline gelir. Ürünlerini Irak, Sudan, Fas, Cezayir, Tunus gibi bir çok ülkeye ihraç etmeye başlarlar.
Sürekli gerçekleştirdiği yatırımlarla makinelerini modernize eder.
Karadeniz bölgesinin ilk ısıl işlem tesisini tamamen kendi imkanlarıyla kurar. Çok ta başarılı sonuçlar elde eder.
Kalitesini bir tık daha yukarı çeker.
Yurt içinde ürünleri “avrupa malı” diye tezgah altından karaborsada satılır.
Öylesine başarılı olurlar.
Karabük’ün gururudurlar üretimleriyle.
Ve…
1998 yılı başlarında Karabük Belediyesinden resmi bir yazı gelir.
Arazinin Kardemir’den alındığını (istimlak edildiğini) ve 30 gün içinde yerin boşaltılmasını isteyen bir yazıdır bu.
Şok olurlar.
Koskoca tesisin bırakın 30 günde boşaltılmasını, taşınacak binanın bile bulunması imkansız.
Hadi yer buldular, makineleri taşıyıp üretime geçmeleri en az bir yıl. Günde 3 bin vuruş yapan 180 tonluk presin altına atılacak betonun bile kuruması en az altı ay sürecektir çünkü.
Hesaplar kitaplar yapılırken 1998’in 28 Mayısında sel olur ve fabrika 2 metre su altında kalır. Tüm bitmiş ürünleri, kimyasal malzemeleri, ısıl işlem ünitesi, elektro galvaniz banyoları, tüm ham maddeleri ve makineleri kullanılamaz hale gelir.
3 – 4 gün sonra çekilen suların ardından görünen manzara korkunçtur.
Fakat yılmazlar.
Hemen temizliğe girişip sabırla, sükunetle çalışırlar tesisi tekrar aktif hale getirmek için.
Sel felaketini fırsata çevirmek isteyen Belediye ise tesisin suyunu keser. Elektriğinin de kesilmesi için talimatla baskılar oluştururlar.
Yaparlar da…
Ama, Onlar direnir…
Dereden kovalarla taşıdıkları suyla mum ışığında temizliklerine devam ederler.
“En azından seçime kadar dayanalım. Belki kazanamazlar ve tesisi yıkılmaktan kurtarırız” diye düşünürler. Çünkü diğer parti adayları böyle bir tesisin lalettayin bir yıkama – yağlama kanalını kurtarma ayağına seçim yatırımı için yıkılmasına, yok edilmesine kesinlikle karşı çıkıyordu.
★★★
Ve 18 Nisan 1999 tarihinde yapılan seçimlerde “ilk defa ikinci kez” sloganıyla Doğru Yol Partisi adayı Enver Tümen, 19.836 oy alıp en yakın rakibine 3 binin üzerinde fark atarak tekrar Belediye Başkanı seçilir.
Bu, Koçsa Bijon ve Makine Sanayi için sonun başlangıcı olur.
Fakat yine de yılmazlar. Mücadele ederler ama, nafile…
Siyasi ve ekonomik baskılar sonucunda tesisin yıkılmasına engel olamazlar.
Cumayanı Sanayi Sitesine taşırlar makinelerini ama, bir daha üretim yapamazlar. Çünkü ekonomik açıdan olsun, teçhizat bakımından olsun, ham madde bakımından olsun yetersiz ve çaresiz kalırlar. Tüm makineleri hurdaya verip tesisi tamamen kapatırlar.
Yok olurlar…
Ve…
Bir yıkama – yağlama kanalı, siyasi gücünü kullanıp günümüzün parasıyla 10 milyonlar eden koskoca bijon tesisini yıkar.
Hani diyorduk ya, “Karabük Cinayetleri” diye; işte bu da onlardan biri…
.
.
Hamit Çepni Petrol Ofisi, alacağına karşılık bir başka işletmeye devredilir. Sadece devirle kalmazlar kendilerine güvenen bir çok insanın da canını yakarlar, ekonomik olarak bitirirler.
Yalnız, dip not olarak merakımı yazmak istiyorum; Sürmene’nin en güzel tepesine yaptırdığı villasından Karadeniz’in yeşile bulaşmış maviliğini, çay ve fındık bahçelerinin güzelliğini seyreden zat-ı muhterem, Karabük’e attığı kazıktan, bir yıkama – yağlama kanalı için koskoca tesisi yok edilmesine ön ayak olmasından ne kadar gurur ve ne kadar haz duyabiliyordur…