Dünden Bugüne Karabük Gerçekleri
Dünden Bugüne Karabük Gerçekleri
Öyle 1940’lı yıllar gibi çok eski değil; 27 yıl öncesi gibi yakın zamanlarda yaşanmış ama bugünlerin bazı tohumlarının atıldığı bir olaydan bahsetmek istiyorum.
Sabırla okuyun!
Ama o geçmişteki Karabük Demir Çelik Fabrikalarının durumunu, üretimini düşünerek okuyun.
Dünü bugünle mukayese edin!
Şayet (eski) Karabük Demir Çelik Fabrikalarıyla ilgili fazla bir bilginiz yoksa babanıza, amcanıza, dayınıza; hiç biri bilmiyorsa mutlaka bilen bir büyüğünüz vardır, en azından ona sorun; “eskiden ne üretiliyordu bu fabrikada” diye.
Ön bilgi amacıyla üretim konusuna kabaca değineceğim
Karabük Demir Çelik Fabrikalarının piyasaya üretip sattığı ana üretim maddeleri önem sırasına göre;
İngot ham demir
Kütük demir (piyasa az miktarda arz edilirdi)
İnşaat demiri
I – H – T – V profilli Köşebentler
Kok kömürü
Naftalin
Sülfürik Asit
Bunlar cevher ve kömürden üretilen ürünler. Parça, dişli imalatı, döküm parçalar gibi kurduğu fabrikalar için üretilen ürünleri yazmıyorum. Çünkü onlar, üretilen ham mamul sayesinde var olan ve Devlet teşekküllerinin ihtiyacı için zorunlu olarak üretim bandında olan ürünler.
İnşaat demiri ve çeşitli profiller üreten haddehanelerin kütük ihtiyacını karşılamak amacıyla ark ocaklarının yaygınlaşması Karabük Demir çelik fabrikalarının üretimine olan talebi bir anda düşürdü. Piyasada bollaşan kütük yeni haddehanelerin kurulmasına, var olanların da kapasitelerini artırmasına neden oldu. Bir zamanların fabrikalar kuran fabrikası tamamen zararına çalışan, hiç bir popülaritesi olmayan sıradan bir işletmeye dönüştü. Aynı zamanda siyasi propaganda malzemesi haline getirilen Karabük Demir Çelik Fabrikaları yüksek işçilik maliyetiyle hepten zarar ettirildi.
Sendika bir anda patron oldu
Nihayetinde fabrika 1 TL karşılığında dönemin Başbakanı Tansu Çiller tarafından, devleti sırtındaki yükten kurtarmak amacıyla işçisine ve esnafına, yani Karabük halkına satıldı.
İşçi hisselerinin çoğunlukta olması sebebiyle yönetimi ele alan sendika bir anda patron oldu. Yeteneksiz ve kabiliyetsiz yöneticilerin koskoca fabrikayı geniş alana yayılmış bir haddehane gibi görmeleri neticesinde Kardemir zarardan bir türlü kurtulamadı.
Cevherden üretilen kütüğün neredeyse yarı maliyetine kütük üreten ark ocaklarının yanında Kardemir’in adı artık unutulmuştu. Demir çelik piyasasında pek etkisi kalmamıştı. İlk etapta yapabileceklerinin en iyisini yapıp tesislere hurdadan üretim yapan ark ocağını kurdular. Bu sayede zarar etmesi bir nebze durduruldu.
Bir süre aç gözlü sendika yöneticileri tarafından yönetilmeye (sövüşlenmeye) çalışılan Kardemir’in kaderi bazı iş insanlarının çoğunluk hisselerini almasıyla değişmeye başladı.
Bu değişimden önce öyle hainlikler yapıldı ki sendika tarafından yönetilen Kardemir’de.
Bunlardan en acı olanı;
Avrupa’nın en gelişmiş ve büyük masraflarla kurulmuş savurma boru fabrikaları henüz yepyeni olmasına rağmen hurdaya çıkarılmıştı. Bir çok makine parkuru yok pahasına bazı özel boru fabrikalarına satıldı. Bu sayede Türkiye’nin boru piyasası bir – iki ailenin eline geçti.
O gün Karabük işçisi, esnafı, yani halkı tarafından satın alınan Demir çelik Fabrikaları aynı dar kafalı anlayışla yönetilmeye devam ediliyor olsaydı, bugün O, dünya çelik piyasasına meydan okunan üçgende çelik üreten fabrika değil çeltik üreten tarlalar olurdu. Çünkü gelişen teknolojiye ve üretim çeşitliliğine uyum sağlayamamış bir tesisin ayakta kalması mümkün olamayacaktı.
Bu kadar ön bilgiden sonra gelelim asıl hikayemize
Demir – Çelik sektörünün ana kuruluş merkezi olan ilimizde yedek parça imalat sanayi hiç gelişmedi. Ham maddesi çelik olan ilk yedek parça üretim tesisi 1978 yılında Koçsa Bijon ve Makine Sanayi adı altında Süleyman Koçali tarafından kuruldu. 2002 yılına kadar faaliyet gösteren tesiste yüksek vasıflı çelikten bağlantı elemanları üretiliyordu.
Oysa, bırakın Demir – Çelik fabrikasını bir tane ikili haddehanesi bile olmayan Konya, oto yan sanayi imalat konusunda hızla ilerliyordu.
Vasıflı Çeliğe dayalı imalat sanayinin hızla genişlemesiyle ihtiyaç duyulan çeliğin üretimi için ilk başka Saka Demir Çelik gerekli yatırımları yaptı. Köşebente dayalı üretim bandını kısa sürede değiştirip kaliteli çelik üretimine geçerek Konya sanayicisinin ve Karabük’te üretim yapan tesislerin ihtiyacının bir kısmını karşılamayı başardı.
Arz ve talebin artması yeni yatırımları ve yatırımcıları da beraberinde getirdi.
Ardından Çağ Çelik vasıflı çelik üretimine başladı. İşletmenin sahibi olan Kamil Güleç, Türk Yedek Parça İmalat Sanayinin ihtiyaç duyduğu özelliklere haiz çeliği üretmek konusunda oldukça çaba harcadı. Kamil Güleç’in 1993 yıllarındaki bu çabaları işte bugün dünyada söz sahibi olmuş Kardemir’in ana çekirdeğini oluşturdu.
Bugüne kadar Kardemir’in yönetiminde olan yöneticilerin bir çoğu tesisleri ingottan kütük, kütükten demir çeken işletme olarak gördü ve o doğrultuda da yatırım yapmak istedi. Oysa 1992 yılında Saka D.Ç ile Çağ Çelik’in yaktığı kaliteli çelik meşalesi Kamil Güleç’in katkılarıyla Kardemir’e de sıçradı. Ark ocağı ve haddehane anlayışının içine sıkıştırılmış imalat kalıbını kaldırıp üretim çeşitliliği projelerini uygulayan doğru yönetimdeki Kardemir, bugün dünya devi olma yolunda büyük mesafeler katetti.
Kardemir, bugün kar ediyorsa, Türkiye’nin yanı sıra dünya çelik sektöründe söz sahibi olmuşsa, tren rayı, tren tekeri gibi ham maddesinden işlenmiş son haline kadar imalatı zor ve şefaatli bir ürünü yapabiliyorsa, nervürlü ve ayrıca vasıflı çelik kangal çekebiliyorsa, imalat sanayi için yüksek vasıflı çelik üretebiliyorsa, Kırıkkale’nin, Orhangazi’nin, Gebze’nin, Dilovası’nın, İskenderun’un tekelini yıkmışsa ve Karabük’ün adını gökyüzüne yazdırmışsa bu, Kamil Güleç gibi başarılı iş inanlarımızın sayesinde olmuştur.
Oysa şimdi…
Bugünlerde gördüğümüz Kamil Güleç düşmanlığı neyin nesi?
Neyin hesabı yapılıyor?
Hangi menfaat çatışmasında neyi paylaşamıyorlar?
“Bok at, yapışmazsa izi kalsın” anlayışıyla neyin karşılığında kimi yemeye çalışıyorlar?
Kimin borazanlığında hangi elin içinde kızılcık sopası oluyorlar?
Adalet varken yargısız infaz kimin haddine?
Okudukça, gördükçe ve düşündükçe üzülüyorum.
Gerçekten üzülüyorum ama en çok da UTANIYORUM;
Böylesine gereksiz insanların Karabük’ün geleceğinde olumlu etkileri olan iş insanlarını kirletme çalışmalarından, aynaya bakıp arlanmamalarından..
YAZIK!
Bu anlayışla Karabük hep kaybeder…
Karabük, kendi iş insanına sahip çıkmalı!